
Beni bu kitaba çeken kapağıydı. Ortasında açık, ışık saçan bir İncil baskısı olan ve "Anonim Heretikler" kelimeleri ile çerçevelenmiş bir parça yanmış tost. Kitabın kapağı bir Katolik okuluna başlayan ateist bir çocuktan ve Heretics Anonymous adlı bir grup dini tuhaflıktan bahsettiğinde, onu okumam gerektiğini biliyordum. Protestan olarak yetiştirildim ve bir Katolik lisesine gittim, ancak bir yetişkin olarak gençliğimin inancıyla mücadele ettim. İnançla ilgili cesur kitapları okumayı seviyorum, çünkü muhtemelen kendimi daha az kafir gibi hissettiriyorlar.
Katie Henry'nin ilk romanı, birbirinden çok farklı beş karakteri bir araya getirerek farklı ruhsal inançları veya inançların eksikliğini ustaca ele alıyor. Michael bir ateist, Lucy feminist bir Katolik, Avi eşcinsel bir Yahudi, Eden bir Kelt Yeniden Yapılanmacı Çoktanrılı (temelde bir pagan) ve Max pelerinli bir Üniteryan.
Ailesi tarafından bir Katolik okuluna gitmeye zorlanmasından nefret eden Michael, Lucy'nin kendisi gibi ateist olduğunu varsayarak öğretmene meydan okumak için ilahiyat dersinde konuşmasıyla rahatlar. Lucy'nin aslında dindar bir Katolik olduğunu öğrenince şaşırır ve üzülür. Onun olmak istediği dışındarahip.
Michael, Lucy'nin neden Tanrı'ya veya Katolik Kilisesi'ne inandığını anlamasa da, Lucy'ye karşı hisler geliştirdiğinde işler daha da karmaşıklaşır. İkisi daha da yakınlaşıp Michael inancını sorgularken Lucy, Mukaddes Kitabın bazı kısımlarını nasıl devrimci bulduğunu ve aşkın gücüne nasıl inandığını açıklıyor. Michael, "Hala bunların hiçbirinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama tanıdığım en zeki, en mantıklı insan olan Lucy, Tanrı ile konuşurken gerçek ve güçlü bir şeyler hissedebiliyorsa, o zaman her şey düşündüğümden çok daha karmaşıktır.”
Başka bir sahnede, grup Eden'in evindedir ve Lucy, Kelt bahar tanrıçası Brighid'e Eden'in sunağıyla dalga geçer. Eden kaşlarını çattı ve arkadaşına bilgi verdi, "Bunun gerçekten aptalca olduğunu düşündüğünü biliyorum, ama en azından bilmiyormuş gibi yapabilirsin. Ben senin dinine böyle davranmıyorum… bana da aynı saygıyı göster.”
Bu Henry'nin dehası: karakterlerinin birbirlerinin inançları hakkında şaşırmasına, birbirlerinin inancını sorgulamasına ve bazen de birbirlerine hakaret etmesine izin veriyor. Tüm bu yanlış adımlar sayesinde karakterler, birbirlerinin inanç yolculuklarına (veya inançsızlığına) nasıl saygı duyacaklarını öğrenirler. Bu gençler, kendilerine benzemeyen insanları uzaklaştırmak yerine, derin dini farklılıklara rağmen güçlü ilişkiler kurmayı öğreniyorlar. Bu kitap, dürüst ve esprili bir hikaye anlatımıyla bize dini hoşgörünün önemini öğretiyor.